30 Ekim 2014 Perşembe

Sol'da Algı

Şu sıra sol örgütlerin propaganda şekillerine eylemsel aktivitelerine bakın mutlaka sizi irite eden bir şeyler göreceksiniz . Bu hoş görünmeyen kısmı amatörlük diyip geçiştirmicem zira aynı propoganda şeklini profesyonel örgütlüler de gerçekleştirse yine kabak tadı gelicek gibi.
Algı yönetimindeki sorunu tümüyle ele alınca ; 
hedef - çevre
mesaj - tepki bağıntıları arasında yeterli doğrudan ilişki kurulamıyor bana kalırsa. Meseleye bir iktisatçı olarak marketing bakış açısıyla yaklaşıcam sadece anlatmak istediğimi somutlaştırmak için yoksa ilişki kurma çabasında değilim. Sol'da örgütlenme gönüllülük ile ilerliyor pek tabi hepimiz bunun farkındayız. Propaganda meselesinin de iyi niyetlerle ve aslında sonuç odaklı yapıldığına da hemfikiriz.  Peki yönetimi yapmaya çalışılan algı doğru kişilere ulaşıyor mu? Kişiler bunu doğru algılıyor mu? Çevre sahiplendiğin algıyı ne derece sahipleniyor? Bu sözde soruları soruyorum çünkü yönetimin gayesi başarıya ulaşmak. Başarı ise sorularını sorduğum kıstaslarda. 
Vereceğim örnek biraz fazla kapitalist ruh içerebilir elbette fikirlerin zaiyatından söz edilemez lakin müşterisi olmayan her mal zayidir.
Algının biraz daha akademik açıklamasına gelince nesnel dünyayı duyular yoluyla öznel bilince aktarma olarak tanımlayabiliriz. Yani biraz daha sokak jargonuna geçersek  fikirleri ajite edip etkilemek, yani bam telinden yakalamak, yani çevreye uygun çevreyle değişen propagandalar üretebilmek.
Çevreyle değişen diyorum çünkü aynı mesaj farklı kişilerde farklı algılanabilir. Diyeceğim o ki her eylemsel aktivitede aynı sloganlar aynı söylemler aynı bildiriler doğru sonucu vermez. Bazen çevre sizden netlik bekler ve ajite edilmiş söylemler havada kalabilir.
Peki nasıl sonuca varılabilir? Gönüllü profesyoneller ve etkili ajite araçlarıyla. 
Yazılı olarak gazete, dergi ve röportajlar.
Radyo ve Tv'da ses getiren doğru eylemsellik kararları .
Kitaplar ki burda gerek duyulan akademik örgütlülüktür.
Afişler sokak ilişkisini doğru kuran ve hep akılda kalan.
Yazılamalar ideolijiden uzaklaşmayan üsluplu bir sempatiklik ile.
Ve en önemlisi bilinçli kollektif gruplar ile başarılı sonuçlar alınabilir.
Önce yerelden bilinçlenme sonra genele yayılma ,  Örgütlü bireyin kendinde propaganda bilincinin uyandırılması ve üslup - ajite - bilinç bağının kurulması sayesinde propagandalar netice alabilir.
 


10 Ekim 2014 Cuma

Siz Yine de Kendinize Dikkat Edin

Üzülürken kim demiyoruz, sormuyoruz dilini, kimliğini. Tam da bugün yaptığımız gibi, canı yanan herkes için bileniyoruz.

Ağzı köpük köpük konuşanlar '' Aleviler sokağa çıkmak için fırsat bekliyor'' diye bizi yaftalıyorlar. 


Biz bir sebepten haksızlığa mahkum edilmiş herkesin yanındayız. Gezi'deki ağacın, Soma'daki madencinin, Kobane' de Kürd' ün , Telafer' de Türkmen'in , grevdeki işçinin, şiddet kurbanı kadınların, fabrikadaki çocuk işçilerin , Pozantı Cezaevi'ndeki yavruların...


Aklımın , yaşımın yettiği kadarıyla yazıyorum.

Biz asla aydın görünümlü tatlı su solcusu olmadık.
..................... ama çalışıyor onursuzluğuna hiç ama hiç alet olmadık.

Sesi kısılmış olan bizdik zira bu ülkenin başına gelmiş her müsibetten aleviler olarak nasibimizi aldık. Karanlık güçler en çok bizi sever bilirsiniz. Şimdi bu yaşananların sırasına bakınca, söylemeye çekine çekine dostlarımız şunu diyor : '' Aman kendinize dikkat edin .'' 

Çünkü devlet ne zaman sinirlense önce biz otellerde yakılıyoruz sonra evlerimizden sürülüyoruz fırsat bulurlarsa da önce kapılarımızı işaretleyip sonra da canımıza kastediyorlar.
Siz yine de kendinize dikkat edin. Bu cümlenin alt metni tam da yukarıda yazdıklarımdır.



Tarih tekerrür eder mi?

Şiddet misliyle karşılık bulur derlerse eder.


14 yaşında öldürülen bebeğimizin annesini yuhalatırlarsa eder.


2 günde öldürülen  25 kişinin adını öğrenemiyorsak eder.


Sokakta tekmelenerek öldürülen Ali'min faili serbest ise eder.


Sırf mezhep kini yüzünden dış politika sürdürürlerse eder.


Tam da böyle..


Siz yine de kendinize dikkat edin.