16 Ağustos 2014 Cumartesi

Sendromlu Alevilik



Söylemleri, argümanları, yaftaları her neyse içimden geçen her şeyi kaleme alıyorum.



Biz her türlü milliyete sahip bir etnik kökenin bireyleriyiz bizler ZAZA , TÜRK, ARAP ' ız bizler etnik kökenini milliyetinin önüne koyanlarız ki edep erkanımız bizi Kabemiz İnsan öğretisine adamıştır.


Şu sıra bir moda haline gelen '' Alevi Yaftalamak'' meselesine gelelim. Yanında olmadığımız, yanında durup eleştiriye tabi tuttuğumuz veya muhalif tavır aldığımız her oluşum tarafından hakarete ve her türlü yaftaya maruz bırakılıyoruz.


En çok da Hdp tabanından bu tepkileri alıyoruz. Diyebilirsiniz münferit hareketleri neden partiye yorup eleştirilerinizi bu minvalde yapıyorsunuz diye. Münferit hareketler 1 değil 2 değil onlarca insan aynı hakaretleri aynı çerçeve etrafında örüyor.




Biraz daha açmak gerekirse bir sebepten CHP'ye oy vermiş Alevileri celladına aşık olmak ile, stockholm sendromlu olmak ile hatta ve hatta hırslarını alamayan bazı kişilerin çirkinleşerek mum söndüye varan suçlamaları aldı başını gidiyor.


Parti yöneticileri ne söylüyorsa tabanı aksini iddia ediyor tabi tüm parti yöneticilerini kastetmiyorum. Buradaki dipnot Aleviler Başbağlar Katliamı ile yüzleşsin diyen Hüda Kaya dipnotudur.



Buraya tabiki Demokratik İslam Kongresi dipnotunu kadına önder olarak Hz. Aişe'yi seçmiş oluşumu, 4+4+4'e onay vermiş meclis sıralarını, Newrozda Amed'de parti organizasyonuyla toplanmış 1 milyon kişinin dipnotunu düşmekte fayda var.



Yine hassasiyeti sekülerlik olan Alevi toplumunun bunlara rağmen bu oluşuma oy vermesi yöneticilere duyulmuş sempati, mazlumun ezilenin yanında olma güdüsü bir sürü sebep gösterilebilir.



Yıllarca Kürt hareketine destek vermiş bir toplumu şimdi yaptığımız bu eleştiri minvalinde ''Sekülerlikten Uzaklaşma'' ''Milliyetçilik Tabanında Buluşma'' muhalefeti yüzünden Kemalist olmakla , Ulusalcı olmakla yani kısaca celladına aşık faşistler olarak yaftalamak Yeni Türkiye'nin modası.


Yakın tarihi hepimiz biliyoruz ama biraz daha geriye gidince kimsenin pür-ü pak olmadığını görüyoruz. Burada bahsettiğim tabiki Osmanlı ile birlikte Alevi kesen Şafi Kürtlerdir. Aslında belkide celladımıza böyle de aşığız.




Tabi olay bu kadar tek boyutluda değil. Hdp'ye oy vermiş Aleviler için Ulusalcı görüşler bu Alevilere ne yapılsa müstehak argümanını yüzümüze vurmaktan hiç sakınmıyor.




Diyeceğim o ki 2015 seçimlerinde elbet yüzümüze vurulmuş argümanları, hakaretleri göz önüne alacağız. Zira kimse Alevilere nefretinin diyetini ödetmeye kalkışmasın.

11 Ağustos 2014 Pazartesi

BİR AŞAĞILAMA ŞEKLİ OLARAK NUSAYRİ

Çok değil yaklaşık 5 ay önce bütün Arap Alevilerine Nusayri denildiğini, kendilerini bu şekilde tanımladıklarını düşünüyordum . Hatta bazı Arap Aleviler kendilerine Nusayri diyip kestirip atıyorlar artık bu tartışmadan sıkılmışlar.

Biraz Nusayri kelimesinin kökenine inelim etnologlar 5 tane sav öne sürüyor.


Bunlardan ilki sunnilerin, alevileri hristiyan olarak suçlamaları . Arapça Hristiyan Nasrani demek ve bunun küçültmesi olarak ortaya çıkmış.

İkincisi Kufe'deki Nasuraya köyünden geldiği ama bu savların en az destek göreni.


Üçüncü olarak Nazeriye kelimesinden bahsediliyor. Romalılar döneminde Suriye'de bulunan bir dağın adı.


Dördüncü sav ise önemli bir Şii Şehidin adının Nuşayr olması ki bu sav hemen hemen hiç destek görmez.


Beşinci ve en çok destek gören sav ise Ehlibeyt soyu Muhammed Bin Nusayr'ın soyu ve/veya izinden gidenler .


Peki Muhammed Bin Nusayr kimdir? 11. İmam Hasan el- Asker'in öğrencisidir.



Gelelim bu kelimenin kullanım şekline bu ismin atfedildiği halkın kendini nasıl tanımladığına. Yüzyıllardır Nusayri kelimesi art niyetli düşmanlar tarafından Arap Alevilerini tanımlamak, aşağılamak için kullanılmış. Bunu kullanan sunni kaynaklar değil sadece çoğu alevi kaynağı böyle tanımlıyor üstelik sunni tahakkümüne,baskısına maruz kalmış Arap Alevileri de kendilerini böyle tanımlamaya başlamış.

Dünya genelinde 7-8 milyon Arap alevisinden bahsediliyor, çoğu Suriye ve Antakya civarında yaşıyor. İnançları Ritüelleri Anadolu aleviliğinden oldukça farklı kendilerini biz Ali'nin izinde giden  ana dili arapça olan Arap Alevileriz diye tanımlıyorlar. Bizi dinsizlikle suçlayanlar , ehli sünnet dışı sayanlar ve dışlayanlar bizi böyle adlandırıyor diyor Arap Alevi Şıh'ı  Nasreddin Eskiocak.


Bir yandan bulunduğu coğrafya itibariyle kozmo, etkileşim mezhebi haline gelmiş Arap Aleviliği . İsmaiililikten, Şiilikten ve Hristiyanlıktan birçok iz taşıyor . Reenkarnasyona inançları var. Yani içeriği dolu dolu bir inanış şekli.

Bu yazıyı bir Anadolu Alevisi olarak yazma sebebime gelince bu söylediklerimi lütfen not alın. Biz cellatlarımızın bizi tanımladığı dilde asla tanımlamayacağız.

Ne Ezidiler kendilerine Yezidi diyecek.
Ne Anadolu Alevileri Kızılbaş.
Ne de Arap Alevileri Nusayri.

Bizi tanımlarken düşmanımızın cellatlarımızın dilini kullanmayın.

5 Ağustos 2014 Salı

Az Bildiğimiz Timur



Timur'un tarihi kişiliğine , askeri kimliğine vs. hiç değinmeden yezid ve muaviye soyuna neler yaptığından bahsedicem aslında alıntı yapıcam.


Timur Sivas’ı aldıktan sonra güneye doğru Memlukler üzerine yönelmişti. Memluk sultanı Berkuk'un ölümünden sonra Memlukler'in içine düştüğü karışık durumu biliyordu ve Bayezid ile karşılaşmadan önce bu durumdan faydalanmak istiyordu sonrasında ise, 30 Ekim 1400 tarihinde Halep şehrini aldığı zaman, şehrin alimlerini ve kadılarını huzuruna kabul ederek onlarla bir görüşme yaptı. Bu görüşmede bulunan İbn Şıhne, bu toplantıyı şöyle anlatır:


Bizi çağırttı,huzuruna geldik ve oturmamız emredildi. Bize, size Semerkand, Buhara, Herat şehirlerindeki ulemaya sorduğum ve cevap veremedikleri soruyu soruyorum. En iyiniz ve en bilginizden başkası bana cevap vermesin ve ne konuştuğunu bilsin dedi. Bunun üzerine Timur sordu. Dün sizden ve bizden ölenler oldu,peki hangisi şehittir? Sizden ölenler mi,bizden ölenler mi? Herkes susmuştu ki,Allah bana cevabı hemen gösterdi. Dün sizden ve bizden kim Allah adını yüceltmek için savaştı ve öldüyse o şehittir” diye ekledim.Bunun üzerine Timur güzel,güzel dedi. Kendisinin son sorusu Hz. Ali, Muaviye ve Yezid hakkında ne diyorsunuz?şeklinde oldu. Kadı Alemuddin el-Kufsî, üçü de müçtehiddir deyince Timur çok kızdı ve haklı olan Hz. Ali’dir, Muaviye zalim, Yezid ise canidir. Siz Halepliler Hüseyin'i katleden Şamlılar kadar suçlusunuz dedi.Timur 25 Mart 1401'de Şam'a girdi. Şam’ı alan Timur, ilk Emevi halifesi Muaviye’nin oğlu olan ve Hazreti Muhammed’in torunu Hazreti Hüseyin ile yakınlarının Kerbela’da şehit edilmesine sebebiyet veren Yezid’in Şam’daki Emevî Camii’nin yakınında bulunan Bâbü’s-sagîr Mezarlığı’ndaki kabrini açtırmış ve Yezid’in kemiklerini yaktırmıştı. Timur, Şam’da üzerlerine derme çatma kulübelerin yapılmış olduğu bazı mezarlar gördü. Kime ait olduklarını sorunca Sahabe'nin yani Hazreti Muhammed’in yanında bulunmuş bazı kişilerin mezarları olduğunu öğrendi. Ama bu mütevazi mezarların hemen ilerisinde, Emevî Camii’nin yakınında bulunan kubbeli ve son derece gösterişli bir mezarın da Muaviye’nin oğlu Yezid’e ait olduğunu öğrenince hiddetlendi ve Sahabe mezarlarının üzerine kulübeler kondurmuş, peygamber efendimizin torununu katletmiş bu adama da saray gibi mezar yapmışsınız diyerek Yezid’in türbesinin derhal yıkılmasını, toprağının elli arşın kazılarak Kızıldeniz’e dökülmesini buyurdu ve askerinden binlercesini getirerek Yezid’in mezarının üzerine işetti. Bu sırada Muaviye’nin mezarı da ortadan kaldırılmıştı.



Bu konu ile ilgili anektodlar düşmek istersek alıntı yapacağımız birçok şey var aslında;


En başta Edirneli Oruç Bey olmak üzere, eski devir tarihçileri, Timur’un 1400 yılı Ekim’inde Şam’ı almasından hemen sonra Yezid’in mezarına yaptıklarını uzun uzun anlatırlar... Evliya Çelebi ise, meşhur “Seyahatnâme”sinin dokuzuncu cildinde korku filmini andıran ama rengârenk sahneler nakleder ve Timur’un sadece mezarı tahrip etmekle kalmadığını, Yezid’e saygı gösteren binlerce kişiyi de yaktırdığını anlatır.




Yine Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesin de şöyle bahseder .Timur, Şam’ı aldıktan sonra Emevî Camii’ne gelip Yezid’in yolundan gidenlere ‘Burayı taht merkezi yapmaya karar verdim ama yapayalnızım. Beni evlendirin. El sürülmemiş öyle güzel bir kız bulun ki, cihanda bir benzeri olmasın’ dedi.



Sonrasında geçenleri yine alıntılıyorum; Yezid’in yolundan gidenlerin şeyhi ‘Padişahım, şayet cariyen olmasına tenezzül buyurursan benim kızımı al!’ diye öne çıktı, Timur kabul edip kırk gün kırk gece düğün yaptı. Öyle bir şenlik oldu ki, koskoca Şam’da tek bir çadır daha kuracak yer kalmadı. Timur, kırk birinci gün, Yezid’in yolundan gidenlerin bütün şeyhlerini huzuruna davet edip genç karısı ile Emevî Camii’nin yakınında gerdeğe girmek istediğini söyledi. Yezid’in şeyhleri hemen ‘Olmaaaz! Bu kadar kalabalık içerisinde Züleyhâ gibi güzel olan o kızın avret yerini keşfetmeye kalkarsanız şeyhimizin namusu incinir’ dediler. Bu sözü işiten Timur ‘Bre mel’unlar’ diye haykırdı. ‘Hazret-i Peygamber’in mübarek soyundan gelen İmam Hüseyin’i Kerbelâ’da şehid edip mübarek başını şehir şehir dolaştıran, evlâdını susuzluktan helâk eden, soyundan gelenleri ordaburda teşhir eden siz değil misiniz? Bunları yapmaya utanmadınız da şimdi şu mel’un herifin nikâhlayıp aldığım kızı ile kapalı bir yerde gerdeğe girmemden mi utanıyorsunuz? Bre sizin ırzınız nedir? Söyleyin bana, sizi ne şekilde katledeyim?’ Askerine emretti, her taraftan odun getirtip Yezid’in yolundan gidenleri Nemrud ateşi içerisinde bıraktı. Sonra gidip Yezid’in kabrini açtırdı. Cesedin hâlâ bozulmadığını gören bazı askerlerinin ‘Sultanım, bu Yezid ne de olsa sahabedendir; affeyle!’ demelerine daha da hiddetlendi, bir ateş daha yaktırdı, Yezid’in cesediyle beraber 13 kişiyi orada ateşe attı ve Yezid’in küllerini havaya savurttu. Bu iş de bitince bütün askerini çağırıp mezarın üzerine işetti.”





Bilelim zulmün sevdası kalmaz dünyada bizler Ehlibeyte gönül verenler mazlumun yanında olduğumuz sürece. Timuru saygıyla anmak için yeteri sebep. Bu arada Timur kaynakları asla bu anektodlara yer vermez .