27 Haziran 2014 Cuma

José Mujica Büyük Gerilla

Jose Mujica 1935'te Uruguay'da doğdu. Gençliğinde Küba'da yaşananları takip ediyor ve ilham alıyordu. Dönemin silahlı örgütü Tupamaros'a katılıyor ve sonrasında 1972'de bir polisi öldürmekten tutuklanıyor.


 Bu tutukluluk 15 yıl sürüyor ve işkencelerle geçen bu yıllar tek hücrede gerçekleşiyor Jose Mujica bu süreçte  siyasi kavgasından ve düşüncelerinden vazgeçmiyor.


Tutukluluğunun üzerinden 14 yıl geçiyor Uruguay demokrasi ile buluşuyor ve bu süre içerisinde çıkarılan genel af ile özgürlüğüne kavuşuyor.



Hapishaneden çıktıktan sonra daha bir karizma gözüküyor sempatizanlarına. Üyesi olduğu Tupamaros örgütünden arkadaşlarıyla beraber Halk Girişimi Hareketini Kuruyor.

Buradan sonra bir kaç yılı es geçerek devam etmek istiyorum. Mujica karizmasının sayesinde Halk Girişimi Hareketi 2004'te ittifağın en büyük partisi haline geliyor. 2004'te Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının başına getiriliyor neden bu bakanlık diye düşünüyorsanız bu gerilla bir çiftçi çünkü .



Her ne ise siyasi yaşamına biraz daha değinip kendisini anlatacağım Gerillaların Şahı Marksist Jose Mujica.


2009'da devlet başkanlığı için seçimlere girdi propogandasını şu başlıklar altında topladı. DÜRÜST HÜKÜMET, BİRİNCİ SINIF ÜLKE. 

Ekim 2009'da yapılan seçimlerde %48 oy alarak gerekli desteği sağlayamadı, ikinci turda %52 alarak 1 Mart 2010' da göreve başlamış.


Biraz kendinden bahsedersek dünyanın en rahat devlet başkanı görünüşe asla önem vermiyor görünüş için harcanan çabayı anlamsız buluyor. Bütün hayatını mücadele ederek geçirmiş bu süre zarfında 2 kere hapishaneye girmiş 6 defa vurulmuş.


Başkanlık sarayı yerine eşi ile birlikte bir çiftlikte yaşıyor. Boş zamanlarında  asıl mesleği olan çiftçiliği yapıyor eşi de yetiştirdiği çiçekleri satıyor.


Jose Mujica çiftlikten ayrılırken 1987 model bir vosvosu kullanıyor . Evlerine giden yolun yakınında 2 koruma görevlisi bekliyor. 3 bacaklı köpeği çiftlikte bu çifte eşlik ediyor.


12.000 dolarlık maaşının %90'ını fakirlere ve küçük girişimcilere dağıtıyor. Eşi de bir senatör ve o da maaşının bir kısmını fakirlere bağışlıyor . BBC'ye verdiği bir röportajda maaşımı dağıttıktan sonra geri kalan para bana yetiyor diyor. Bu benim seçimim zaten hayatımın büyük bir bölümünü bu şekilde geçirdim derken şu ifadeleri kullanıyor: '' Ben yoksul değilim. Pahalı hayatları yaşamayı seçen insanlar yoksulluk çeker diyor. ''


İşte bir Gerillanın başkanlık öyküsü bu yazıyı onun en mükemmel fotoğrafıyla bitiriyorum. 

Sevgiyle Kalın ...









23 Haziran 2014 Pazartesi

Şah İsmail'e Dair

Şah'a Dair

Tarihin geri plana itmeye kalkıştığı ama başaramadığı tek İsmail, Şah İsmail.


Siyasi ve askeri kimliğinden öte biraz kendisine değinelim . Şah  daha küçükken ölüm korkusuyla tanışmış, dedesinin müridlerince kaçırılmasa öldürülecek, belki bu bize, neden cihana kafa tuttuğunun bir ön bilgisi, cesaretinin alt metni.


Yıllarca kaçak, gözlerden ırak bir hayat sürdü 12 yaşında yandaşlarına nasıl kale fethedileceğini anlatıyordu. Şimdi bir es verip düşünmeye başlayalım 12 yaşında biz ne yapıyorduk ? Tamam şimdi okumaya devam.


Kaçak olarak yaşıyor ve ele geçmekten korkuyor. Bu süre zarfında yandaş toplayabilmek için kilometlerce yol yapıyor, iklim değiştiriyor. Sırrı şu ki karşılaştığı herkes, sözüne değen herkes onun tılsımına katılıp safını belirliyordu. Yeri Şah'ın yanı.


Şah'ın sözleri kişiliği hemen hemen her şey tılsımlı gibiydi ve bu tılsıma hor görülen anadolu halkı da karşı koyamamıştı. Anadolu sel olup Şah'a gidiyordu özellikle Erzincan, Sivas ve Karaman . Karaman biraz şaşırttı sanırım evet Karaman Türkleri de Şah'ın yoluna düştüler.

O dönem Yavuz yanlıları dilekçelerine şunları dökerken : '' İşte bir zaman geldi ki Rum ülkesinin halkının çoğu Erdebil olup kafir oldu'' Hoca Sadeddin ise böyle döker kaleme '' Ol tarifenin kalanı dahi terki diyar etmek istediler,  Ölüsü dirisine yüklenip cümlesi çıkup gitmek istediler '' .


Ömründe ve diyarında bir saygı görmemiş anadolu halkı tümen birliği oluşturuyorlardı Şah'ın yanında , gördükleri bu saygınlık ve itibar Şah'a bağlılığı daha da arttırıyordu. Ne Osmanlı'nın ne de Dulkadiroğulları'nın önlemi durduramıyordu Şah'a giden halkı.


Aşık Paşazede'nin duyduğu bir söylentiye göre halk Şah'a giderken şunları söylüyordu  '' Bizler hac yerine erdebil ziyaretini yeğliyoruz,  Biz ölüye değil diriye varırız''. Şah'ın ilahlaştırılması halktan Şah'tan değil.



Bu akış boşuna değil bu oluk oluk insan seli Şah'ın hikmetine değil kelamına, bilgisine, eğitimine geliyor. Hemen hemen tüm söylentilerde gücü ve heybetinden dem vuruluyor.



Siyasi ve Askeri kimliğinden değil kendisinden bahsettim biraz sonuna şu notu düşmeyi de görev atfederim kendime. Şah çok usta bir sanatçıdır, alevi cemlerinin ulu ozanıdır...


Şah İsmail Şah Hatayi' dir.


Şah'ın kalemiyle bitiriyorum ilk yazımı hikmet getirmesi dileğiyle..


Ela gözlü pirim geldi
Duyan gelsin işte meydan
Dört kapıyı kırk makamı
Bilen gelsin işte meydan

Hudey hudey dostlar hudey
Hudey hudey canlar hudey

Ben pirimi hak bilirim
Yoluna can veririm
Dün doğdum bugün ölürüm
Ölen gelsin işte meydan

Hudey hudey dostlar hudey
Hudey hudey canlar hudey

Bağ olan yerde bağ olur
Gül olan yerde hav olur
Bu sitemler çok zor olur
Çeken gelsin işte meydan 

Hudey hudey dostlar hudey
Hudey hudey canlar hudey


Şah Hatayi der sırrını
Ortaya koymuş serrini
Nesimi gibi derisin
Yüzen gelsin işte meydan

Hudey hudey dostlar hudey
Hudey hudey canlar hudey