18 Kasım 2014 Salı

Kadın

Kadını bir tanımlama esiri yapmamak için çaba vermeliyiz. Vereceğimiz çaba yerini bulana kadar uğraşacağız. '' Kadın Dediğin '' kalıbından kurtulana dek.

Dünya toplumlarında kadının izlenme sürecine bakarsak 19.yy ile birlikte bir yükselen trend olarak kadın figürü dikkat çekiyor. Türkiye sosyolojisine biraz göz atarsak cumhuriyetin kadına getirdiği kazanımlar asla göz ardı edilmeksizin günümüzden geçmişe pratik 30 yıllık bir geçmişi var.

Bir bakış açısı getirmem gerekirse kurumsallaşma kadın figürü için oldukça önemli peki niçin önemli ve nasıl bir kurumsallaşma? 

Birazcık bundan bahsetmem gerekirse kadın - erkek eşitliği konusundaki terazi farklarının ortadan kaldırılması, gerekli yasal düzenlemelerin yapılması,  kadınların özel - kamu , kamu - özel geçişlerini kolaylaştırıcı geçiş haklarının sağlanması, kadınların toplumsal , siyasal, ekonomik haklarının sağlanmasına kadar ve tüm bunları kapsayan şeyler için kurumsal bir yapıya değinelim.


Kadın sorunlarına çözüm için tespitin doğru yapılması lazım peki bu tespitler en doğru nasıl netice bulur. Önce kadını kadın gözünden göreceğiz. Kayıtsız ilk aşama bu olmalı ki pratik çözümler üretebilelim. İkinci olarak erkek gözünden kadın figürünü öğrenebilmemiz lazım zira ötekileştirmenin tabanına inip sorunu içselleştirmek adına son olarak çocuk ve toplum gözünden incelememiz gerekecek kadının etkileşim süreci nasıl filtreden geçiyor bunu anlamak için.



Tüm bunları yerli yerinde incelemek için ihtiyacımız olan feminist bilinçten biraz olsun beslenebilmek yani itici güç olarak bunu kullanmak. 


Kadının bireyselleşme sürecine değinerek başlayalım. Kadının bireyselleşme çabası aydınlanma dönemine tekabül ediyor. 18.yy'daki tartışmalar kadınların bireyselleşme sürecine çok büyük katkılar sağlada da kadın figürünün bireyselleşmesi ve feminist yapının teori üretmesi 19.yy'a denk geliyor.


Feminist söylemler 19.yy'da bir sisteme oturuyor.  Kapitalist sistem en çok da kadını sömürüyor tabiki erkeği evin reisi ilan eden sistem kadını erkeğe yardımcı bir figür olarak ilan edip çocuk doğurmakla tekilleştiriyor. 

Bu uzun yıllar böyle devam ederken Rusya'da süre gelen Ekim Devrim'i aslında kadının sosyal hayata entegre olmasında önemli bir adım. Çünkü devrimin büyük ortaklarından biri de kadınlar , o kadınlar artık eve hapsolmuş kadınlar değil sistemi değiştirecek güçte kadınlar.


Yavaş yavaş bu coğrafyaya adım atarsak islam sentezi kadını hep bir adım geriye  itmiş. Cumhuriyet ise  bu topraklarda kadın için büyük bir şans hilafet ile yönetilen bir devir artık  kapanıyor üstelik yeni dönem kadınlara sosyal hayata tutunma , erkek ile eşit şartlarda bir yaşam vaat ediyordu. 


Cumhuriyet sonrası bu atılımlar sembolik kaldı Anadoluya Köy Enstitüleri ile birlikte bir ivme gelse de bu ivme hiçbir zaman büyükşehirlere yetişemedi. 


Kadın evde ev işleri ile uğraşır ve çocuk bakar erkek ise evi geçindirmekle görevlidir. Kadının erkekten evinden mutsuz dahi olsa vazgeçme şansı yok eğer bu şansa erişmiş ise bile mahalle baskısı devreye girmiş ve baskılamıştır son olarak sindirerek süreci bitirmiştir.


90'lı yıllarla beraber kadının sosyal ve ekonomik hayata entegre olması elbette ivme kazanmıştır. Buna  sebep olanlar ise sistemin getirdiği köleleştirip fakirleştirme, köyden kente göç gibi bir sürü konjoktürel değişim. Artık geçim sıkıntısı çeken aile erkleri utansa da sıkılsa da kadının ekonomik kazanım elde etmesine ses edememiştir. 


Baskılanan kadın ise bu coğrafyanın en büyük yarası. Kadın bedeni meta olarak görülmekte ve bunun üzerinden cinayetler tacizler hatta ve hatta sosyal hayatta geri adım attırma , ekonomik olarak yıpratma gibi eylemler sürdürülmekte. Tepkisel olarak oluşturulmuş birçok dernek ve feminist topluluk var ama görüyoruz ki eylemler pratiğe ulaşmıyor söylemler sembolik tavırlar üzerinden devam ediyor.


Kadının itibarsızlaştırılması AKP hükümeti ile birlikte tavan yapıyor. Öyle ki artık hedef gösteren söylemlerden aşağılayıcı tutumlara kadar bir zihniyet bozukluğu kendini alanen deşifre ediyor ve deşifre etmekten de kaçınmıyor. 

Size biraz bu söylemlerden bahsedip yavaşça yazımı sonlandıracağım. Kadını cinsel obje olarak gören zihniyet kendini şu söylemle açık açık belli ediyor '' Kadın mısın Kız mısın belli değil '' söylemin sahibi sizin de bildiğiniz gibi dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan.  Balık baştan kokuyor şukerası boş durmuyor elbette kadının hamileyken sokağa çıkamayacağına , kadının davetkar olarak kalıplaştırdıkları gülme biçimi ile gülmeyeceğine ananı da al git diyen zihniyet karar veriyor. 

Bununla kalmıyor 4+4+4 gibi geleceğin kadınlarını eve hapseden çalıştırmayan  eğitim sistemini hayata geçiriyor . Feminist grupların bu konu ile alakalı bir eylemlilik sürecine girdiğine tanık olmadım olmaları gerekirdi oldularsa affola.

Yine bu zihniyet kadını kendi içlerinde bile tahammül edilemez bir zemine getiriyor siyasi alanda sözde varlıklar türetiyor. 


Cinayetler , tecavüzler, tacizler , sosyo ekonomik alanda kısıtlamalar bu zihniyetten cesaret alıyor.

Sözde aydın kesimler kadına önder figür olarak Hz. Ayşe'yi örnek gösteriyor.

Bizi karanlıktan aydınlığa çıkaracak olan elbette bunlar değil.


Peki neler yapılmalı? 

Sembolik söylemlerde takılı kalmak yerine kadının emeğine dikkat çekmeli.

Kadını meta olarak gören herkes baskılanıp sindirilmeli.

Kadını sadece kadına anlatarak defansif yapıyı oluşturmak yerine , erkeğe kadın eşitliğini kabul ettirip bu zemini sağlamlaştırmalı.


Örgütlenilmeli eşitlik çatısı altında.


Kamuoyu oluşturulmalı , konu ile ilgili doğru propagandalar yapılmalı.


Kadınlar siyasi arenaya çekilmeli.



Kadının evdeki figürü erkeğe denk düşmeli.


Sosyal hayatta kadına yönelik her türlü saldırı maddi yaptırım bulmalı .


Yasaların içi doldurulmalı.


Diyeceğim o ki Kadını '' Kadın Dediğin '' tanımlamasından kurtarana dek çalışmalı.