Şimdi konudan fazla sapmamak adına teşbihte hata olmaz diyerek benzer bir süreç ile ilişkilendirip bitireceğim.
12 Eylül Askeri Darbesi'ni biraz yakından birkaç farklı kaynaktan okumaya başlayınca söylem benzerlikleri dikkatinizi çekecek.
Emperyalizmin sadık bekçisi Süleyman Demirel şu tezle giriyor literatüre; '' 11 Eylül 1980 günkü tablo 12 Eylül günü tamamen değişmişti. Bıçakla kesilmiş gibi duruverdi her şey. Kendi öz dinamikleriyle sürüp giden bir çatışma bu şekilde sona ermez eremez. ''
12 Eylül günü Ertuğrul Kürkçü'nün söylediklerindeki metafor da aynı.
11 Eylül 1980 günü sıkıyönetime rağmen ülkenin her yerinde oluk oluk kan akıyordu, nasıl oldu da 24 saat sonra her tarafta silahlar sustu ve heryer süt liman oldu? Kürkçü de büyük resmi görenlerden inanılmaz, KOMPLO.
Seyfi Öngider Devrimci Öğrenci Birliği'nin ilk başkanı. Demirel ile aynı basımı yaparak,
11 Eylül ile 12 Eylül arasında o kadar büyük farklılık var, süreç öylesine bıçakla kesilmiş gibi kesintiye uğruyor ki..
İşkencelerde, sokaklarda vurulup düşenler geride dursun, Demirel tezine destek için ağızlarda pelesenk olmuş bıçak gibi kesilmek deyimi bir adım öne.
Yine Sadun Aren,
Darbe olur olmaz silahlı eylemler bıçak gibi kesildi. Demek ki kışkırtılıyorlardı.
Hasan Karakaya,
Verirsin solcunun eline silahı gider ülkücü öldürür. Alırsın solcunun elindeki silahı, verirsin sağcının eline o da gider solcu öldürür. Biri faşizme karşı savaştığını diğeri de komünizme karşı savaştığını zanneder ve böylece ülkenin gençleri birbirini kırar, oluk gibi kan akar.
30 yıl geçti yıl 2015 Anadolu'da herhangi bir kahvehaneye giderseniz size gençlerin nasıl kullanıldığını izah edip büyük resmi görmenizi sağlarlar . Vay canına KOMPLO.
Çok bilmiş solcular, islamcılar, faşistler, demokratlar aynı tezi sola sirayet ettirerek ilmek ilmek işlemişler.
İşte tam da 30 yıl sonra aynı şeyler bugün için konuşulmasın diye gece gündüz liberallere vuruyoruz.
Solcular da çok abartıyor bu liberalizm meselesini diyenler var. Söylemiş olalım az bile yapıyoruz.